Bugun...
Reklam
Reklam
KULAK VERİN İÇİNİZDEKİ SESE


Sibel Unur Özdemir GÖNÜLLER SOHBETTE
 
 

KULAK VERİN İÇİNİZDEKİ SESE

 

 

“Bir şey anlatmak için insanın ağzından çıkardığı selen.” diye tanımlanıyor sözlükte “ses”. İncesi, kalını, yükseği, alçağı, fısıltısı, tarazlısı ile ses. Müzik sesi, davul sesi, hayvan sesi, top sesi ve daha pek çok ses.

 

Ve…

Su sesi, para sesi, kadın sesi. Dünyadaki en güzel üç sesmiş. Siz de duymuşsunuzdur, böyle derler.

İçinizden kaç kişi bir hamağa uzanıp, şırıl şırıl akan suyun sesini dinledi. Güneş ışınlarının, yeşil ağaç dallarının arasından yüzünü ısıtmasına izin verdi. Unutabildi mi bir anlık bile olsa kafasında biriktirdiği dertlerini. O anın tadını çıkaran var mı, nazlı nazlı akan bir derenin şırıltısında ya da kabına sığmayan coşan deli dolu çağlayan şelalenin sesinde. Kaçımız yorgunluğunu unuttu bir havuzun fıskiyesinden dökülen su tanelerinde.

Şıkırdayan, cebinizdeki bozuk paralar mı? Hani şişiren cebinizi, cüzdanınızı, ağırlık yapan. Durun durun ben de biliyorum o sesi. O ses, bu ses değil. Varsıl kişiler bilir ancak para sesinin güzelliğini. Dilediğince harcayabilenler bilir paranın hangi kapıları açabileceğini. Kimlere neler yaptırabildiğini. Paranın güç olduğunu, gücünse ses getirdiğini gümbür gümbür.

Sesini duymak istediğiniz her saniye… Henüz sevdiğiniz o kadın. Sesini duymadan uykuya dalamadığınız. Ne güzeldir o ilk yaşananlar. Nasıl da yer eder insanın zihninde. Nasıl da unutamaz kişi yıllar geçse de ilk sevdiğini. Kavuşamaz belki seven kalpler. Onun sesi kulaklarında hoş bir seda olur da hayali mazi de kalır, büyür içinde. Bir efsane olur Romeo ve Juliet, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin misali. Ses getirir nesilden nesile. Bir de kavuştuysan ve istediğin gibi değilse hiçbir şey. O her an duymayı istediğin ses kâbusun olur, güzelliği kalmaz da şekil değiştirir senin için. Adı “dırdır” olur. Kulaklarını tıkarsın belki de daha fazla işitmemek için. Dinliyor gibi yaparsın da duymazsın gerçekten. Bir kulaktan girip, öbüründen çıkar gider misali.

Oysa bir ses vardır hep “es” geçilen. Merak ettiniz değil mi nedir diye? Bekletmeyeyim de merak da hemen söyleyivereyim: “İçinizin sesi.Varlığını unuttuğunuz, derinlere saklanan ses.”

Kaç kişi dinliyor içinden gelen sesi yaşarken hayatı doludizgin?

Hadi kapatın gözlerinizi, izin verin haykırmasına. Fısıldadı yıllardır kulaklarınıza işitmediniz çünkü. Söylesin size ertelediklerinizi, yapmak istediklerinizi, yarınlara bıraktıklarınızın ne kadar yanlış olduğunu, hayatı kendiniz için değil de başkaları için yaşadığınızı, aslında gizli güçlerin yönlendirdiğini sizi, yaşamak isteyip de vazgeçtiklerinizi, severken ayrılmak zorunda kalışınızı, hayır diyemeyip de o evetlerde nasıl boğulduğunuzu. Bırakın haykırsın artık. Hatta acımasızca davranıp da “kalan günleriniz hatırına” desin size.

Bir tek hayat var herkes için. Tek bir hayat. Ne kadar günümüzün kaldığını bilmeden solumak için tek bir hayat. Kulak verin artık içinizdeki sese. Ertelemeyin daha fazla yarınlarınızı. Geride bıraktığınız keşkeleriniz olmasın sizin de. Nedenlere, niçinlere tıkayın kulaklarınızı henüz vakit varken. Biraz da içinizdeki sesi dinleyin. Hatta hala varsa içinizde nefes alan bir çocuk biraz da onu işitin, lütfen. Doldurun hayatınızdaki boşlukları, yarım kalmışlıkları. Yoğurun hayatı, şekillendirin yeniden. Sizin, yalnız sizin olsun. Evet, şimdi de egoist olma sırası sizde. Sizden çalınan hayatınızı, geri almak için inanın buna mecbursunuz.

Hiişştt… Dinleyin içinizdeki o en güzel sesi. Bırakın diğer sesleri bir kenara.



Bu yazı 2342 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI