GİYİNMEK Mİ ÖRTÜNMEK Mİ?


Sibel Unur Özdemir GÖNÜLLER SOHBETTE
 
 


GİYİNMEK Mİ ÖRTÜNMEK Mİ?

 

 

Anneannelerimiz, babaannelerimiz, annelerimiz ne güzel kazaklar, yelekler, hırkalar örerdi bizlere. Bir ters bir düzdü lastik. Haroşaydı. İşkembeydi. Üç büzgüydü. Türkan Şoray’ın kirpiği, Zeki Müren’in süpürgesiydi. Saç örgüsüydü. Cilveli Selanik’ti. Kaşkoller, bereler, eldivenler, çoraplar, edikler yaparlardı. Çeşit çeşit örnek sorar, öğrenirlerdi birbirlerinden.

Bazı hanımların trikotaj makineleri vardı evlerinde. Sipariş alır, örüverirlerdi çeşit çeşit kazakları, hırkaları, yelekleri, taytları aile bütçesine katkı sağlamak için.

Terziler vardı sonra. Maddi durumu iyi olanlar yurt dışından nadide kumaşlar getirtir, diktirirlerdi. Zengin işiydi terzide kıyafet diktirmek. Vatkalar, toplu iğneler, kurutulmuş sabunlar, yüzükler, mezuralar, kumaş parçacıkları çarpardı gözlere.

Burda dergilerinden modeller seçilir, patronlar çıkarılırdı. Saçlar bigodilenirdi. Jöle yoktu galiba bu yüzden mi limonla sertleştirilirdi saçlar ya da birayla.

Büyük abla ya da ağabeyin küçülmüş kıyafetini kardeşi giyerdi belki de komşu çocuklar. Gün olur yama yapılırdı çoraplar.

Bu kadar çok alışveriş merkezi, bu kadar çok marka yoktu. Konfeksiyon bu kadar revaçta değildi.

Moda o zamanda vardı elbet. Albümdeki fotoğraflardan, o yıllara ait magazin dergilerinden ya da gazetelerden görülebilir bu, küçük bir araştırma yapıldığında.

Önemli elbette giyim kuşam. Zevkli giyinmek. Giydiğini yakıştırmak, renk uyumuna dikkat etmek. Yakışanı giymek modadan ziyade. Aksesuarlarla zenginleştirmek. Takılar, şallar, fularlar kullanmak. Taçlar, bantlar, tokalar takmak kıyafete uygun. Ayakkabı ve çanta. Sonra makyaj yüze uygun hileleri bilerek, kıyafeti tamamlayan tonlarda.

Her bayanın dolabında siyah ya da lacivert ve krem tonlarında döpiyes bulunmalı. Her şartta kurtarıcıdır. Toplantıda… Nikâhta… Düğünde… Yerine göre uygun aksesuarla süslenerek kullanılması anı kurtarır.

Temiz olmaktır bir de önemli olan. Su ve sabun. Arındıramayacağı şey yoktur bu ikilinin.

Şıkır şıkır giyilen kıyafetlerin altına giyilen ayakkabılarda önemlidir. Ayakkabıların boyalı olması, olmazsa olmazlardandır. Düşünün hele ayakkabının tabanına yapışmış bir karış çamuru. Tüm karizmanız o an yerle birdir hani.

Şık olmalı ama rüküş değil. Abartmamak gerek yani.

Giyinmek mi örtünmek midir asıl olan? Hani çuval giyse yakışır ya bazılarına. Taşımasını bilirler çünkü.

Bazı anlar olur ki seçemeyiz bir türlü ne giyeceğimizi. Dolabın önünde saatlerce durur ve sonunda hiçbir şeyimiz kalmadığına karar veririz belki de hemen kendimizi alışveriş merkezlerine atarız. Ya da gelişigüzel bir şey geçiriveririz üzerimize içimiz çekmeye çekmeye. Şimdi beğenmediğimiz bu kıyafeti daha önce kendimize yakıştırarak almıştık öyle değil mi ve defalarca giymemiş miydik?

Oysa bizim beğenmediğimizi bulamayan öyle çok insan var ki bir yerlerde. Ne zaman ayırtına varacağız bunun ve yardım eli uzatacağız ihtiyacı olanlara.

Kıyafetler tasarlanır. Defileler düzenlenir. Bir sektördür bu. Abuk sabuk şeyleri kimler alır kimler giyer podyumda yürüyen mankenlerden başka. Alan varsa da, mutlaka vardır ki tasarlanıyordur, nerede, ne zaman giyerler ve neden bizler sokakta yürürken bu kıyafetleri giyenlere rastlamayız hiçbir zaman.

Konfeksiyondur artık günümüze yerleşen. Böyle olunca da bir yerlerde sizin kıyafetinizin aynısını giyen birisiyle pişti olma riskiniz yüksektir.

Herkes ama herkes giyinmeye çabalar elinden geldiğince. Kimi ipek, şantuk, kaşmir kimi pazen, basma, patiska giyer ama giyer.

Ye kürküm ye misali kılığa kıyafete itibar edilir ya…

Unutulur ama…

İnsanların kılık kıyafetleri ile buyur edilip düşünceleri ile uğurlandıkları.



Tarih: 03.07.2015 19:25