Bugun...
Reklam
Reklam
ÇOCUK GELİNLER ve ÇOCUK DULLAR


Sibel Unur Özdemir GÖNÜLLER SOHBETTE
 
 

DÜNYANIN KANAYAN YARASI:
ÇOCUK GELİNLER ve ÇOCUK DULLAR

Dünyanın pek çok yerinde kanayan bir yara var: Çocuk gelinler ve çocuk yaşta dul kalan kadınlar. Ne yazık ki erken yaşta evlendirilen kız çocuklarının sayısı görmezden gelinemeyecek kadar çok. Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de, Hindistan’da, Nepal’de, Afrika’da, Uzakdoğu ve Güney Amerika’da çocuk gelinlere rastlandığı görülmektedir.

Ne yazık ki bizim ülkemizde de çocuk gelin ve çocuk dullar sorun teşkil etmektedir.

Çocuk yaşta yapılan evliliklere bakıldığında ilk gece kaldıkları fiziksel ve cinsel davranışlar nedeniyle hayatını kaybeden kız çocuklarına rastlıyoruz. Çocuk gelinlerden bazıları fizyolojik yönden hazır olmadıkları için doğum esnasında hayata gözlerini kapatıyorlar.

Onlar henüz çocuktur, oyun oynamak, okula gitmek, eğitim almak onların da hakkıdır. Ne var ki çoğu zaman büyüklerinin onlara biçtikleri elbiseyi giymek zorunda kalırlar, direnme güçleri olmadığı, söz hakkı verilmediği için sessiz sedasız kaderlerini yaşamaya başlarlar.

Evlenme yaşı küçülünce yani kendileri daha çocukken evlenmek zorunda bırakılan kızlar bir de anne olunca çocuklarının bakımlarını üstlenmekte haklı olarak zorlanmaktadırlar. Çocuk yaşta gelin edilmenin önünü kesebilirsek çocuk yaşta dul kalan kadınların çoğalmasını engelleyebiliriz bir nebze de olsa.

Çocuk yaşta gelin ve dul kalan kızlar ne kadar da savunmasızdırlar. Onlar da diğer insanlar gibi hayatın kendilerine dayattıklarını yaşıyor gibi görünse de anne/babasının hayatlarına çeşitli nedenlerle (başlık parası, malın mülkün aynı evde kalması, yoksulluk, gelenekler, inançlar, vb.) müdahale etmesi zor durumda kalmalarına neden olmaktadır.

Çocuk gelinler henüz olgunlaşmadıkları, evlilik çağına gelmedikleri için gerek cinsel açıdan gerekse diğer bütün olumsuz faktörler açısından zarar görmektedirler. Hem kendilerinden yaşça büyük kocaları hem de onların aileleri tarafından ezilmektedirler. Ayrıca bedenen ve ruhen yara almaktadırlar. O küçücük yaşlarda omuzlarına yüklenen onca sorumluluğun altından kalkmaya çalışmak hiç de kolay değildir.

Eğitimsiz oldukları için maddi açıdan herhangi bir kazançlarının olması mümkün değildir. Bu koşullar altında kocasının karnını doyurması, ona bakması gereklidir. Yani çocuk gelinler kocalarına bağımlıdırlar. Eşleri vefat ettiğinde ortada kalırlar. Bu durum yoksul olduklarını ve çaresiz kaldıklarını gözler önüne serer. Erkek egemen toplumlarda eşlerinin ölümü birlikte çocuk dullar, artık eşlerinin koruması altından çıkacak, maaş ve sosyal güvenceleri yoksa şiddet ve ayrımcılıkla karşılaşacaklardır. Evlilik kurumunun kendilerine bahşettiği sosyal statü de ortadan kalkacaktır dul kalmalarıyla beraber.

Bazı yerlerde çocuk dullar, duygu ve düşünceleri yokmuş gibi, bir eşyaymış gibi -miras ailede kalsın diye- ölen kocasının erkek kardeşiyle yani kayınbiraderi ile evlenmeye zorlanır. Bu kolay kabul edilebilecek bir durum değildir ancak çocuk yaşta evlendirilirken nasıl söz hakları yoksa ölen eşlerinin erkek kardeşleriyle evlenmeye zorlanırken de fikirleri alınmaz. Bu bir dayatmadan başka bir şey değildir. Evlilik gerçekleştiği zaman mal/mülk ailede kaldığı gibi kadın korunmasız kalmayacak, cinsel açıdan da ihtiyaçları karşılanacaktır gibi bir inanış hâkim olmaktadır çoğu zaman aile büyükleri açısından. Çocuk dul ola ki aile dışından biri ile evlenirse kocasının mirasından ve varsa çocuklarından mahkûm bırakılabilir. Görülüyor ki orta yaşlı ya da yaşlı dul kadınların yanı sıra çocuk yaşta dul kalan kadınların durumu daha vahimdir; çünkü onların karşı koyabilecek güçleri yoktur büyüklerine.

Eşlerinin vefatıyla dul kalan çocuk gelinleri bekleyen yaşam mücadelesi hiç de kolay değildir. Katı gelenekler onları dar bir çerçevenin içine sokarken onların insan olduğunu unutur. Bazı yerlerde renkli kıyafetler giymeleri ve makyaj yapmaları engellenir. Erkeklerle yan yana bulunmalarına izin verilmez. Çalışma hayatının içinde yer alan dul kadınlara şüpheyle yaklaşılır.

Bir kadının kocası öldüğünde ya da kadın kocasından boşandığında “dul” damgası yiyor nedense. Aynı durumda olan bir erkek ise “dul” değil “bekâr” olarak toplumda yer alıyor. Bu ne kadar adil? Kadının “bakire” olmadığını vurgulamak için mi kullanılıyor “dul” kelimesi. Değişen ne, kadın aynı kadın. Ya da şöyle diyelim insan olarak baktığımızda aynı insan. Ama nedense kadın- erkek ayırımı yapıldığı gibi kız-kadın ayırımı da yapılıyor alına yapıştırılan “dul” kelimesi ile.

Kocası ölen kadınlara daha namuslu gözü ile bakılırken boşanmış kadınlara daha kötü duygularla yaklaşabiliyor insanlar. Elinde olmayan nedenlerle dul kalmış her kadın namussuz mudur veya dul olmayan her kadın namuslu mudur? Öyleyse ön yargılı olmak neden?

Görülüyor ki çocuk yaşta gelin olmak başlı başına büyük bir sorunken çocuk yaşta dul kalan kadınların sorunlarını beraberinde getiriyor. Bu durumda çocuk dullar tümüyle çocuk evliliğinin doğal bir sonucudur, diyebiliriz. O halde toplumu bu konuda bilinçlendirmek bizlerin görevi olmalı. Nitekim “çocuk gelin ve beraberinde getirdiği çocuk yaşta dul kalmak” toplumun sorunudur ki bütün insanlığı derinden etkiler.

İşte çocuk gelinlerden birinin, Çeşminaz’ın hikâyesi…

 

ÇEŞMİNAZ

Evlilik oyununun tam da içinde bir yerde

Sanki evcilik oynadı Çeşminaz

Olup bitenden habersiz

O gece kadın oldu Çeşminaz

 

Yüzünü gözünü boyayıp yaşını büyüttüler

Beyaz gelinliği kara bir duvakla örttüler

“Çocuğum ben, ben çocuğum” diye inledi

Kırmızı rugan pabuçlar

Ah Çeşminaz ah! Kaderini kana buladılar.

 

Sen köle misin satılasın

Birkaç liraya yok sayılasın

Bir boğaz eksik olsun diye

Çocukluğun kimlere edildi hediye.

 

Annenin başına dayandı silah

Çektirmedi bile bile ah

Boyun büktürdü çaresizlik

Matem derinlerde, ondan bu sessizlik

 

Oysa oyun oynamak hakkındı senin

Okumak, mesleğini seçmek sonra

Canın isterse evlenir, istemezse evlenmezdin

Şimdi gazetenin ikinci sayfasında

Kara bir haber olarak tarihe geçtin

 

Bu cahil zihniyet ömrünü yok etmedi mi?

Karnında bebenle kederine terk etmedi mi?

Törenin arkasına saklanıp seni onlar öldürmedi mi?

Adına “istismar mağduru” denmedi mi?

 

Hadi Çeşminaz, hamuşanlar arasına karışmadan dök içini.

Haykır oralardan buralara

“Çocuktan gelin olmaz, gelin olmaz çocuktan.”

 

Affet bizi Çezminaz kaderine dur diyemedik

Kara yazgını bir çırpıda silemedik

Şimdi soruyorum herkese; bu vebal nasıl ödenecek?

Nice Çeşminaz cehalete kurban mı edilecek?



Bu yazı 3912 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI